Hasta olmamak ve sağlıklı yaşam birbirinden çok farklı kavramlardır. Sağlığın belirleyicileri bir bütün olarak ele alınmadan sağlıklı olmaktan söz edilemez.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlığın tanımı “Hastalık veya sakatlık bulunmaması değil; fiziksel, ruhsal ve sosyal tam bir iyilik hali” olarak yapılmıştır. Bunun dışında, örgütün anayasasında şu hususlar belirtilmiştir.
Erişilebilecek en yüksek düzeyde, sağlıktan yararlanmak, ırk, din, politik inanç, ekonomik ve sosyal koşullar gözetmeksizin her insanın temel haklarından biridir.
Tüm milletlerin sağlığı barış ve güvenliğine ulaşmak için temel öge olup bireyler ve Devletler arasındaki tam işbirliğine bağlıdır.
Herhangi bir devletin sağlığın gelişimi ve koruma yönünde elde ettiği başarı herkes için değerlidir.
Değişik ülkelerde sağlığın ilerlemesi ve hastalıkların, özellikle bulaşıcı hastalıkların kontrolünde görülen farklı gelişim ortak bir tehlikedir.
Çocuğun sağlıklı gelişimi temel önem taşır, her gün değişen bir çevre içinde uyumlu yaşama yeteneği bu gelişim için gereklidir.
Sağlığa tam anlamıyla erişmek için tıp, psikoloji ve ilgili bilgi olanaklarının tüm milletlere ulaştırılması gereklidir.
Halk sağlığının geliştirilmesinde kamunun bu konuda aydınlatılması ve aktif işbirliği en büyük önemi taşır.
Hükumetler, kendi halklarının sağlığı yönünden sorumludurlar, bunu ancak yeterli sağlık ve sosyal önlemler almak koşuluyla gerçekleştirirler.
Sağlıklı yaşam belirleyicileri biyolojik, sosyokültürel, ekonomik ve ekolojik olabilir. Bu belirleyicileri dört temel kategoriye indirgenebilir: beslenme, yaşam tarzı, çevre ve genetik. Bu dört unsur sağlığın üzerine bina edildiği dört temel kolonunu oluşturur. Bu kolonlardan biri zayıfladığı zaman, sağlığın dengesi bozulur ve burada ek bir destek gerekir. Bu destek sağlık hizmetidir.
Bu dört dayanaktan ikisi olan beslenme ve yaşam tarzı, insanın kendisi tarafından belirlenir ve bu nedenle değiştirilebilir risk faktörleri olarak adlandırılır. Beslenme dışında, yaşam tarzını belirleyen faktörler 5 maddede toplanabilir: Fiziksel aktivite, stres yönetimi, zararlı alışkanlıklar, uyku ve sosyal çevre.
Genetik yapı ve çevre koşulları ise değiştirilemez risk faktörleri olarak bilinir. Gelişen teknoloji sonucunda çoğu genetik sorun önceden saptanıp önlenebilmektedir, belki yakın gelecekte bunların bir kısmının düzeltilebilmesi de mümkün olacaktır. Bozuk ekosistem ve çevre kirliliği gibi çevresel sorunlar ise düzeltilmesi çok daha zor olan problemlerdir.
Kurban bayramı ve kalbiniz ilişkisini etkileyen iki ana faktör var. Bunlardan birincisi, bu bayramın geleneksel sosyal misyonu, ikincisi de yoğun et tüketimi. Bu faktörlerin gıda rejiminde ve yaşam tarzında yapacağı değişikliklerin kalbinizle ilgili sorun yaratması olasılığı yüksek.
Sağlığınızda ve dinamizminizde büyük iyileşmeler sağlayabilen sağlıklı beslenme bir takıntı haline gelirse ortoreksi adını alır ve size zarar vermeye başlar.
Sağlıklı bir kalp için egzersiz yaşantınızın bir parçası olmalıdır. Bu şekilde hem kalp ve damar sağlığınızı korumak, hem de kendinizi her zaman zinde hissetmek mümkün olur.
Kolesterolünüz yüksek mi? Öyleyse yemek ve yaşam tarzınızı değiştirerek kolesterolünüzün düşmesine yardımcı olabilir ve kalp ve damarlarınızın zarar görmesi olasılığını azaltabilirsiniz. Kolesterolünüzü düşürmek için ilaç kullanmanız gerekse bile sözkonusu yemek ve yaşam tarzı değişikliklerini uygulamanın katkısı büyüktür.
Salgın nedeniyle uzun süredir eve kapandınız. Belki hala evden çalışıyorsunuz. Şu sırada kısmen normalleşme sürecinin içinde olunsa da halen zamanınızın büyük kısmı evde geçiyor. Peki sağlığınızı koruyabilmek için salgın günlerinde beslenme nasıl olmalı?
Vücut için gerekli olan yaşamsal minerallerden biri olan magnezyum enzimler aracılığıyla gerçekleştirilen pek çok biyokimyasal reaksiyonda yardımcı molekül olarak rol alır. Bu mineral vücutta en çok kemiklerde bulunur. Enerji üretimi, protein oluşumu, kas hareketlerinin sağlanması, sinir sistemindeki akışın düzenlenmesi gibi işlevleri olan magnezyum günlük besin düzeninde yer almalıdır.
Laktoz intoleransı çok sık rastlanan bir durumdur. Bu kişiler süt ve süt ürünleri tükettiklerinde sindirim sorunları yaşarlar. Bu durum yaşam kalitesi belirgin şekilde düşürse de, kolayca çözülebilir durumdadır.
Bugünlerde muhtemelen çok duyduğunuz bir söz “karaciğer yağlanması”. Karaciğer yağlanmasının beslenme bozukluğu ve hareket azlığından diyabete, diğer metabolizma bozukluklarına, alkole ve diğer toksik etkilere uzanan bir dizi nedeni mevcuttur. Bu nedenler ve karaciğer yağlanmasının incelenmesi başka bir yazının konusu. Bu yazıda ise karaciğer yağlanmasını önlemek ve mevcut yağlanmayı geriletmek için nasıl karaciğeri beslemek gerektiğinden söz edeceğiz.