Atriyal fibrilasyon ve beslenme

Atriyal fibrilasyon ve beslenme

Paylaşın!

Çeşitli tedavi seçeneklerinin yanı sıra, atriyal fibrilasyon ve beslenme ilişkisi bu sorunun takibinde sanıldığından daha önemli olabilir.

Atriyal fibrilasyon (AFib), kalbin üst odacıklarının (kulakçıkların) normal ritmik pompalamasında bir bozulma olduğunda ortaya çıkar. Normal bir kalp hızı yerine, kulakçıklar hızlı ve düzensiz atımlar oluşturur. Sonuç olarak, kalp daha çok ve daha az verimlidir ve daha çok çalışması gerekir. Bu durum kişinin inme ve kalp yetmezliği riskini artırabilir ve her ikisi de hızlı ve etkili bir şekilde tedavi edilmezse ölümcül olabilir.

Bazı gıdalar kalp sağlığınızı olumsuz etkileyebilir ve AFib gibi kalp komplikasyonlarının yanı sıra kalp hastalığı riskini de artırır. Bu gıdalardan başlıcaları şunlardır:

Alkol: Çok fazla alkol almak AFib gelişme riskini artırabilir. Ayrıca, kişide mevcut bir kalp hastalığı veya diyabet varsa, zaten AFib olan kişilerde atakları tetikleyebilir. Alkol tüketimi, hepsi de AFib için risk faktörleri olan hipertansiyon, obezite ve uykuda solunum bozukluğuna katkıda bulunabilir. Orta düzeyde alkol tüketimi bile AFib için bir risk faktörü olabilir. Bu nedenle, alkolü büyük ölçüde sınırlamak veya daha iyisi tam olarak kesmek en iyisidir.

Kafein: Yıllar boyunca, AFib hastalarının kafeinden kaçınmasını tavsiye etmek standarttı. Aslında, düzenli olarak sınırlı kafein tüketimi AFib riskini azaltabilir. Günde 300 miligrama (mg) kadar kafein – veya 3 fincan kahve – tüketmek genellikle güvenlidir. Ancak, enerji içecekleri buna dahil değildir. Bunun nedeni, enerji içeceklerinin kahve ve çaydan daha yüksek konsantrasyonlarda kafein içermesidir. Ayrıca bu içecekler şeker ve kalp sistemini uyarabilecek diğer kimyasallarla yüklüdürler. Çok sayıda gözlemsel çalışma ve rapor, enerji içeceği tüketimini aritmiler ve ani kardiyak ölüm dahil olmak üzere ciddi kardiyovasküler olaylarla ilişkilendirmiştir. Bu yüzden, AFib bulunan kişilerin kafein alımını sınırlı tutmasında yarar vardır.

Yağ: Obezite ve yüksek tansiyona sahip olmak AFib riskini artırabilir, bu nedenle dengeli beslenmek önemlidir. Bazı araştırmalar, doymuş ve trans yağ oranı yüksek diyetlerin AFib ve diğer kardiyovasküler hastalık riskinde artışla ilişkili olabileceğini göstermiştir. 2015 yılında yapılan bir çalışmada, hayvansal yağlar gibi doymuş yağ oranı yüksek ve zeytinyağı gibi tekli doymamış yağ asitleri oranı düşük diyetlerin daha yüksek kalıcı veya kronik AFib riski ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Buna karşılık, tohum yağları gibi çoklu doymamış yağlar da AFib riskini artırabilir. Diğer taraftan, omega 3 yağ asitlerinden zengin beslenme de riski azaltabilir.

Tuz: Çalışmalar, sodyum alımının AFib gelişme riskini artırabileceğini göstermektedir. Bunun nedeni tuzun kan basıncını yükseltebilmesidir. Hipertansiyon AFib gelişme risklni neredeyse iki katına çıkarabilir. Birçok işlenmiş ve dondurulmuş gıdada koruyucu ve tatlandırıcı olarak çok fazla tuz kullanılır. Bu nedenle, gizli tuz kaynaklarından da kaçınmak gerekir. Günlük tuz tüketimi 5 gramın altında tutulmalıdır.

Şeker: Araştırmalar, diyabeti olanların diyabeti olmayanlara kıyasla AFib geliştirme olasılığının %40 daha fazla olduğunu göstermektedir. Şeker oranı yüksek gıdalar kan şekerini yükseltebilir. Sürekli olarak fazla şekerli gıda tüketmek de insülin direncinin gelişmesine neden olabilir ve bu da diyabet geliştirme şansını önemli ölçüde artırır. Bu nedenle eklenmiş şeker içeren yiyecek ve içeklerden kaçınmakta yarar vardır.

K Vitamini: K vitamini, yağda çözünen bir vitamin grubudur ve kan pıhtılaşmasında önemli bir rol oynar. AFib’li birçok kişi inme riski altında olduğundan, inmeye neden olabilecek kan pıhtılarını önlemeye yardımcı olmak için kan pıhtılaşmasını önleyen ilaçlar kullanır. Yaygın kan sulandırıcı warfarin (Coumadin), K vitamininin yeniden oluşmasını engelleyerek kanın pıhtılaşma kademesini durdurur. Bu nedenle, diyette büyük değişikliklerden kaçınarak K vitamini seviyelerini sabit tutmak ilaç etkisinin değişmemesi açısından önem taşır. Warfarin (coumadin) kullanan kişiler, bu etkileşimlerin endişe yaratmaması için doktoru ile başka bir oral antikoagülana (NOAC) geçme imkanını konuşabilir.

Gluten: Gluten buğday, çavdar ve arpada bulunan bir protein türüdür. Gluten duyarlılığı, Çölyak Hastalığı ya da buğday alerjisi varsa, gluten veya buğday tüketimi enflamasyona neden olabilir. Enflamasyon vagus sinirini etkileyebilir. Bu sinir kalp üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir ve kişiyi AFib için daha duyarlı hale getirebilir.

İki farklı çalışmada, tedavi edilmemiş çölyak hastalığı olan bireylerde atriyal elektromekanik gecikmenin (EMD) uzamış olduğu bulunmuştur. EMD, kalpte saptanabilir elektriksel aktivitenin başlangıcı ile kasılmanın başlaması arasındaki gecikmeyi ifade eder ve AFib’in önemli bir öngörücüsüdür. Bu nedenle, diyetteki gluteni azaltmak AFib’i kontrol altına almaya yardımcı olabilir.

Greyfurt: Greyfurt suyu naringenin adı verilen güçlü bir kimyasal içerir. Eski çalışmalar, bu kimyasalın çeşitli antiaritmik ilaçların etkinliğini engelleyebileceğini göstermiştir. Greyfurt suyu diğer ilaçların bağırsaklardan kana emilimini de etkileyebilir. Ayrıca, greyfurt warfarin etkinliğini de belirgin olarak artırarak kanamaya neden olabilir. Bu yüzden Afib olan kişilerin greyfurttan kaçınmasında yarar vardır.

Atriyal fibrilasyon ve beslenme ilişkisi sadece gıda çeşitleri ile ilgili değildir. %10 kilo kaybı yaşayan obez bireylerde AFib’in doğal ilerleyişinin yavaşladığı veya tersine çevirebildiği bulunmuştur.

Bazı gıdalar da kalp sağlığı için özellikle faydalıdır ve kalp fonksiyonlarının iyileştirilmesine yardımcı olabilir. Bunlar şunları içerir:

  • Omega-3 bakımından zengin yağlı balıklar, avokado ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar
  • konsantre vitamin, mineral ve antioksidan kaynakları sunan meyve ve sebzeler
  • yulaf, ketentohumu, kuruyemiş, tam taıllar, meyve ve sebze gibi yüksek lifli gıdalar

Çok sayıda çalışma, Akdeniz diyetinin (balık, zeytinyağı, meyve, sebze, tam tahıllar ve kuruyemiş bakımından zengin bir diyet) AFib riskini azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermiştir. Kanıtlar, atriyal fibrilasyon ve beslenme ilişkisinde bitki temelli bir diyetin, AFib ile ilişkili yaygın risk faktörlerini yönetmek ve azaltmak söz konusu olduğunda değerli bir araç olabileceğini göstermektedir.

Belirli gıdaları tüketmenin yanı sıra, magnezyum ve potasyum alımının artırılması da AFib riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, potasyum ve magnezyum bazı ilaçlar ve tıbbi durumlarla etkileşime girer. Diyete daha fazla potasyum ve magnezyum eklemeden önce doktorla konuşmakta yarar vardır.

Atriyal fibrilasyon ve beslenme konusunda şu hususlara dikkat etmekte yarar vardır:

  • Tam tahıllar, kuruyemişler, tohumlar ve sebzeler gibi bütün, yüksek lifli gıdaları tercih edin.
  • Tuz ve sodyum alımınızı azaltın.
  • Gluten içeren yiyeceklerden ve hazır gıdalardan kaçının.
  • Çok fazla doymuş hayvansal yağ içeren çok fazla et veya tam yağlı süt ürünleri yemekten kaçının.
  • Porsiyonlarınızı küçültün.
  • Kızartılmış veya ilave şeker içeren yiyecekleri atlayın.
  • Kafein ve alkol tüketiminizi sınırlayın.
  • Magnezyum ve potasyum gibi temel minerallerin alımına dikkat edin.

Sonuç olarak, atriyal fibrilasyon ve beslenme ilişkisine dikkat etmek, aktif bir yaşam sürmeye yardımcı olabilir.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

Randevu alın