Kokuların yarattığı sağlık sorunları

Kokuların yarattığı sağlık sorunları

Paylaşın!

Burnumuza gelen hoş kokuların yarattığı sağlık sorunları hiç kimsenin aklına gelmese de, önemli bir problem olmayı sürdürüyor.

Mumlardan temizlik ürünlerine, losyonlardan sabunlara, rujlardan kolonyalara kadar, meyve, çiçek, misk kokan bir dünyada yaşıyoruz. Ancak, olayın arkası hiç de güzel kokmuyor.

Şu anda ürünleri kokulandırmak için yaklaşık 4.000 kimyasal kullanılıyor, ancak bunların hiçbirinin bir etikette listelendiğini göremezsiniz. Koku formülasyonları “ticari sır” olarak kabul edilir ve bu nedenle düzenleyicilere veya üreticilere bile ifşa edilmekten korunur. Bunun yerine, sayısız kozmetik, kişisel bakım ve temizlik ürününün içerik listelerinde tek bir kelime, koku, yer alır. Oysa ki, tek bir koku 50 ila 300 farklı kimyasal içerebilir.

Buna karşılık, hiçbir devlet, eyalet, ya da küresel otorite koku kimyasallarının güvenliğini düzenlemiyor, hatta hangi üründe hangi koku kimyasallarının bulunduğunu bile bilmiyor.

BCPP’nin 2018 yılında kişisel bakım ve temizlik markaları üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre, 140 ürün üzerinde yapılan bir testte tespit edilen toksik kimyasalların dörtte üçü kokulardan kaynaklanıyor. Tespit edilen kimyasallar, kanser de dahil olmak üzere kronik sağlık sorunlarıyla ilişkili. Güzellik ve kişisel bakım ürünlerine daha yakından bakıldığında, endişe verici birçok kimyasalın ‘koku’ kelimesinin altında saklandığı görülüyor.

Modern dünyada hemen herkes günlük olarak koku kimyasallarına maruz kalırken, kadınlar büyük ölçüde cilt yoluyla emilen güzellik ve kozmetik ürünleri kaynaklı olarak daha büyük bir vücut yüküne sahiptir. Ortalama bir şehirli kadın, her gün çoğu koku içeren 12-16 ürün kullanmaktadır.

İnsanların yaklaşık %35’i koku nedeniyle migren veya solunum problemleri yaşadığını bildiriyor. Ancak, bunlar dışında başka ciddi endişeler de var.Koku kimyasalları, günlük hayatta bulunan diğer kimyasal kokteyllerle birleşerek ciddi hastalık eğilimlerini şekillendiriyor olabilir mi?

Kokularda kansere ve üreme bozucu etkilere neden olan kimyasallar olduğu hayvan çalışmalarından biliniyor. Buna karşılık, çok koku kullanan insanların kullanmayanlara göre daha mı fazla kansere yakalanıp yakalanmadığı bilinmiyor, çünkü hiç araştırılmadı.

WVE’nin 2018 raporuna göre, şu anda kullanımda olan 1.200’den fazla koku kimyasalı potansiyel veya bilinen “endişe verici kimyasallar” olarak işaretlenmiştir. Bunlar arasında yedi kanserojen, AB’de kozmetikte kullanımı yasaklanmış 15 kimyasal ve çeşitli uluslararası uyarı listelerinde belirtilen diğerleri bulunmaktadır. İnsan hormonlarını taklit eden endokrin bozucular, en küçük dozlarda bile etki gösterebildikleri için birçok araştırmacı ve savunucu için özellikle endişe kaynağıdır.

2024’e kadar küresel çapta 92 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilen koku endüstrisinin savunucuları, içeriklerinin çoğu tehlikeli kimyasallar listesinde yer alsa bile, güvenliğin bir maruz kalma meselesine indirgendiğini söylüyor. Sektörün Kuzey Amerika’daki ana ticaret organizasyonu olan Fragrance Creators Association’ın bir sözcüsü e-posta yoluyla yaptığı açıklamada, “Bir üründeki herhangi bir koku bileşenine maruz kalma oranı son derece düşüktür – %1’in oldukça altındadır” dedi. “Koku bileşenleri kullanıma bağlı olarak tehlikeli değildir.”

Ancak kimyasalların tek başına değerlendirilmesi ve bireysel maruziyet farklılıkları gibi standart güvenlik testlerindeki boşluklar giderilmiş değil. Bilinmeyen çok şey var. Toksikolojik araştırmaların çoğu her seferinde tek bir kimyasalla yapılıyor. Ve insanlar hiçbir zaman tek seferde tek bir kimyasala maruz kalmıyor. Çok fazla kimyasal bir araya geldiği için ve yaşam boyu maruziyet söz konusu olduğu için, bu büyük bir soruna dönüşüyor. Bu da kokuların yarattığı sağlık sorunları konusunu bilinmezlik içinde bırakıyor.

Koku endüstrisi, tıpkı daha geniş kozmetik endüstrisi gibi, büyük ölçüde kendi kendini düzenlemektedir. Önde gelen küresel ticaret grubu olan Uluslararası Koku Birliği’nin (IFRA) araştırma kolu 1966’dan beri kimyasallar için gönüllü güvenli kullanım standartları belirlemektedir. Koku Malzemeleri Araştırma Enstitüsü (RIFM), 2021 yılına kadar kullanımda olan 4.000 bileşenin tamamını değerlendirmeyi hedefleyen yeni ve daha kapsamlı bir değerlendirme sistemi kapsamında 2014 yılından bu yana 1.500’den fazla bileşeni incelemiştir. 1960’lardan bu yana yaklaşık 2.000 kimyasal daha az sıkı standartlar altında incelenmiştir.

RIFM, tüketici anketlerinde kullanıcıların en üst %5’ine dayanan muhafazakar tahminler kullandığını söylese de, çalışmalar koku “süper kullanıcıları” olarak adlandırılanlar için maruziyette büyük farklılıklar olduğunu göstermiştir. Belçika’daki üniversite araştırmacıları tarafından 2007 yılında yapılan bir çalışmaya göre, bazı sentetik misk bileşikleri, süper kullanıcılarda, düşük kullanım durumlarına kıyasla 10.000 kat daha fazla konsantrasyonlarda bulunmaktadır. Bazıları IFRA tarafından yasaklanmış olan sentetik miskler insan dokusunda ve anne sütünde bulunmuştur.

Irklar arasında da maruz kalma farklılıkları vardır. Siyah kadınlarda ve çocuklarda endokrin bozucu kimyasalların daha yüksek seviyelerde olduğu tespit edilmiştir ve bu durum saç ürünlerindeki toksik kimyasallara maruz kalmayla bağlantılı olabilir. Sessiz Bahar Enstitüsü tarafından 2018 yılında yapılan ve altı tür Afro-Amerikan saç ürününü değerlendiren bir çalışmada, en yüksek konsantrasyonlar arasında dietil ftalat adı verilen bir koku belirteci ile 45 endokrin bozucu veya astıma neden olan kimyasal madde bulundu. Bazı araştırmacılar, özellikle genç yaşlarda daha yüksek kimyasal maruziyetin, siyah ve beyaz kadınlar arasındaki bazı sağlık eşitsizlikleriyle bağlantılı olabileceği görüşünde.

Kişisel bakım ürünleri genel olarak bir çevresel adalet veya ırksal adalet sorunu olarak görülmese de, bu durum toplumları büyük ölçüde etkiliyor. Sosyal baskı ve bazen okul ya da iş yerindeki ayrımcı politikalar nedeniyle siyah kadınlar ortalama olarak daha fazla güzellik ürünü kullanmaya itiliyor.

Koku kimyasallarından kaçınmaya çalışmak belki de en zorlu modern tüketici sorunlarından biridir. Kokusuz olarak etiketlenen ürünler bile diğer kimyasalların kokusunu maskelemek için bir miktar koku içerebilir. Gözlemciler ayrıca “doğal” veya “organik” olduğunu iddia eden ürünlerin bile zararlı kokular barındırabileceği konusunda uyarıyor. Bunun dışında, yaygın kullanım nedeniyle, “hayalet kokular” olarak adlandırılan ve burun tarafından algılanmasa bile havada var olan kokular da var ve bunlardan kaçınmak neredeyse imkansız.

Kısacası, kokuların yarattığı sağlık sorunları her açıdan bir bilinmezlik deryası içinde . Bunlardan korunmak ve en azından maruziyeti azaltmak için öncelikle kokulandırılmamış ürünleri tercih etmekte yarar var.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

Randevu alın