Pandemi döneminde kalp damar hastalıkları ile bunlara bağlı ölümlerde ve komplikasyonlarda belirgin şekilde artış olmuştur. Bu artış sadece virüsün kalp ve damarları tutmasından değil, aynı zamanda çok bulaşıcı bir hastalığın neden olduğu pandemiye ait koşullardan da kaynaklanmaktadır.
2019’un son günü Çin’de ilk vakanın tanımlanmasıyla başlayan “Koronavirüs” hastalığı (COVID-19) 2 ay içerisinde tüm dünyaya yayıldı ve 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi (küresel salgın) olarak kabul edildi. Çin’den gelen ilk bilgiler virüsün çok bulaşıcı olduğu ve hızlı gelişen, gürültülü bir akciğer enfeksiyonu
tablosu ile insanları ölüme götürdüğü yönünde idi. Ülkemiz de tüm dünya gibi bu salgından nasibini aldı ve ilk vakanın bildirildiği 11.03.2020 tarihinden sonra hızla vakalarda ve ölümlerde artışı yaşadık.
Salgının ortaya çıktığı ilk ülke olan Çin’den gelen ilk verilerde ölüm oranları özellikle yaşlılarda daha yüksekti. Buna göre mortalite oranları; 50 yaşa kadar %0.5’in altında iken, 50-59 yaş arasında %1.3, 60-69 yaş arasında %3.6, 70-79 yaş arasında %8 ve 80 yaş ve üstünde %14.8 idi. Hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler hastalık, kronik solunum yolu hastalığı ve kanser varlığında da mortalite oranının arttığı, hastaların %80.9’unun hastalığı hafif geçirdiği, %4.7’sinin ise kritik hastalık olarak ifade edilen bir tanımla yoğun bakım ünitelerinde izlendiği bildirilmişti.
Aradan geçen 1 yılda salgının batıya yayılması ile birlikte pek çok ülkenin deneyim ve verileri ile COVID-19 virüsünü daha iyi tanımakla birlikte hala seyrini öngörmemiz mümkün olamamıştır. Ancak, ilk başta sanılanın aksine sadece akciğerleri tutmadığı; başta kardiyovasküler sistem olmak üzere pek çok organ sistemini de etkilediği anlaşılmıştır.
Bunun nedeni de virüsün hücreye giriş yolu olan ACE reseptörlerinin akciğerler dışında tüm damar endotelinde, miyokardda (kalp kası), barsak sisteminde ve diğer sistemlerde yoğun bir şekilde hücrelerde yer almasıdır. Üstelik COVID-19 çok şiddetli bir immün yanıta neden olmakta; hatta bir nevi endotelitis (damar yangısı), vaskulit gelişimine yol açmaktadır.
Pandemi döneminde kalp ve damar hastalıkları neden artıyor?
Genel olarak COVID-19 pandemisinde kalp damar hastalıkları artışını 3 ana nedenle açıklayabiliriz:
- COVID-19 virüsünün doğrudan kalp ve damarlarda yaptığı hastalık ve hasarlanma,
- Virüs bulaşır korkusu ile kalp yakınması olmasına rağmen hastaneye gidilmemesi veya geç gidilmesi,
- Sosyal mesafe ve karantina koşullarında sağlıklı yaşam şeklinin bozulması ile kalp damar hastalığı risk faktörlerinin olumsuz yönde etkilenmesi.
Covid-19’a bağlı olarak gelişen kalp ve damar hastalıklarının özellikleri
Sadece COVID-19 değil; diğer corona virüslerinin de doğrudan kalp kasını tuttuğu ve miyokardit yaptığını bilmekteyiz. COVID-19 seyri sırasında erken veya geç dönemde; virüsün, doğrudan ve dolaylı olarak immun
sistemi etkilemesi sonucunda, izole veya diğer sistem bulguları ile birlikte kalp ve/veya damarlarda tutulum
olabilmektedir.
COVID-19’un kalp ve damarlarda tutulum yapma sıklığı hala tam olarak bilinmemekle birlikte değişik serilerde bu oran %20-40 oranında bildirilmiştir. Ayrıca kalp damar tutulumu mortaliteyi %10 ila %40 oranlarında artırmaktadır. COVID-19’a bağlı olarak miyokardit, perikardit, kalp krizi, kalp yetersizliği ve ritim bozuklukları ile damar tıkanıklıkları görülebilir.
COVID-19 hastalarında trombüs gelişimi de sık karşımıza çıkan bir sorundur. Tromboz gelişimi, vaka serilerinde %40 kadar bildirilmiştir ve bu durum mortaliteyi ciddi şekilde etkilemektedir. Nitekim, COVID hastalarında antikoagulan kullanımı ile mortalitede azalma sağlanması da bu nedenledir.
Ülkemizden yapılan bir çalışmada, İdilman ve ark. dual enerji BT yöntemi ile olguların %26’sında akciğerlerde
perfüzyon defekti ve %50 oranında da böbreklerde mikrotrombüslere bağlı kanlanmanın azaldığı bölgeler saptamışlardır. Benzer mikrotrombüslerin beyin dolaşımını etkilediği de görülmüş olup, COVID sonrası dönemde maalesef demansların da artacağı ön görülmektedir.
COVID sırasında trombüsler kalp damarlarında da oluşabilmekte ve kalp krizleri ile karşılaşabilmekteyiz. COVID seyrinde akut kalp krizleri, her yaşta görülebilmektedir. İlk günden birinci aya kadar bildirilen vakalar mevcuttur. COVID sonrasında da 2-3 aya kadar trombüsle gelen olgularımız oldu. Örneğin şiddetli COVID pnomonisi geçiren ve yoğun bakımda izlenen 38 yaşında bir kadın hastamız iyileştikten tam 2 ay sonra masif akciğer embolisi ile başvurmuştur. Bu nedenle orta veya şiddetli kliniği olan hastalarda antikoagulan ilaçları taburculuk sonrası daha uzun süre kullanmayı uygun görüyoruz.
Bu artan tromboza yatkınlık, büyük olasılıkla sitokin fırtınası ve/veya doğrudan endotel hasarına bağlı olarak gelişmektedir.
COVID seyrinde özellikle genç hastalarda görebildiğimiz bir diğer ciddi sorun da kalp kasının tutulumu yani miyokardittir. Seyri çok değişken olabilir; tamamen bulgusuz olabildiği gibi aşırı tansiyon düşüklüğü ve kalp yetmezliği ile hızlı seyredebilmektedir.
Amerika’da profesyonel sporcularda COVID’den iyileştikten sonra ani kalp durmaları gelişmesi üzerine dikkat çekilen önemli bir konudur. Hiç bulgu olm dan COVID geçirenlerde de görülebilmektedir. Hatta yaş ortalaması 19 olan 26 sporcuya COVID’den iyileştikten sonra yapılan kardiyak MR görüntülemede 12 olguda kalp kasında enfeksiyon veya tutulum görülmüştür. Üstelik bu hastalar, COVID’i çok basit semptomlarla veya tamamen bulgusuz atlatıp iyileşen kişilerdir.
Bu nedenle, COVID sonrası aktif spora dönecek sporculara rutin olarak EKG, ekokardiyografi ve MR çekilmesi önerilmektedir.
Pandemi döneminde kalp ve damar sistemi neden ve nasıl etkileniyor?
Pandemi döneminde kalp krizleri nedeniyle hastane başvurularında yarı yarıya azalma söz konusudur. Tüm dünyada benzer şekilde olan bu durumun ülkemizde de ne düzeyde olduğu görmek için Nisan-Mayıs dönemi 48 merkezde 15 günlük bir çalışma yaptık. Bu çalışmada özellikle COVID öncesi dönemde TURKMI çalışmasını gerçekleştirdiğimiz merkezleri değerlendirdik ve gördük ki kalp krizi başvuruları pandemi öncesine göre yaklaşık %48 azalmış.
Burada enteresan olan; pandemi döneminde 112 ambulansının hastaya varması, hastayı hastaneye ulaştırması ve hastanede hastaya balon uygulanmasına kadar geçen sürelerde pandemi öncesine göre bir uzama yokken; esas sorun, hastanın ağrının başlaması ile 112’yi araması arasında geçen sürenin medyan 60 dk uzamış olmasıdır. Yani hastalar, ağrı gibi kalp krizi bulguları başladığında bir tereddüt yaşamakta ve hemen hastaneye gitmek istememektedirler. Özellikle hastaneden COVID bulaşması korkusu bu duruma yol açmaktadır.
Bazı hastalar ise hiç hastaneye gelmemektedir. Halbuki, kalp krizleri COVID’den çok daha sık bir ölüm nedenidir. Maalesef, bu geç veya hiç gelmemeler sonucunda kalp yetersizliği ve ölümlerde artış olduğunu da saptadık. Ciddi kalp bulguları geliştiğinde mutlaka vakit kaybetmeden 112 çağrılarak hastaneye ulaşmak gerektiği mutlaka halkımıza öğretilmelidir.
Pandemi döneminde kalp damar hastalığı risk faktörlerinin bozulması
Pandemiyi durdurmak için kaçınılmaz olan karantina tedbirlerinin ülkemizde kademeli olarak hayatımıza girmesi ile tüm toplumun rutin hayatında değişiklikler, kısıtlanmalar olmuştur. Hem bu kısıtlanmaların hem de hasta olmakla ilgili kaygının yarattığı bir emosyonel yük de mevcuttur.
Karantina ve duygu yükü gibi etkenler bir araya gelince malesef ki sağlıklı yaşam alışkanlıklarında da bozulma olmuştur. Yine yaptığımız çalışmalarda gördük ki değişik hasta gruplarında ve sağlıklı kişilerde pandemi ve karantina tedbirleri sonucunda Nisan-Mayıs 2020 döneminde sağlıklı yaşam tarzında %50-70 bozulma, kalp damar sağlığına yönelik diyette %30-50 düzeyinde bozulma ve %30-60 arasında iştah artışı gelişmiş durumda. Çok ciddi bir oranda (%30-40) kilo artışı ve de spor ve sağlıklı egzersiz alışkanlıklarında en az yarı yarıya azalma söz konusu.
Tüm bu sağlıklı yaşamın bozulmasının kaçınılmaz sonucu, obezitenin artışı, şeker düzeninin bozulması, kan basıncının yükselmesi ve kan yağlarının yükselmesi ile kalp damar hastalıklarının da artışı olacaktır.
Bu nedenle sağlıklı yaşam alışkanlıklarının topluma ve hastalara sürekli hatırlatılması gerekmektedir. İnsanların bu dönemde, hem immun sistemlerinin korunması için, hem de kalp damar sitemlerini hasarlandırmamaları için karbonhidrattan uzak durmaları, katı yağ tüketmemeleri, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeleri gerekliliği vurgulanmalıdır. Özellikle kolesterol yüksekliğinin doğrudan damarı tıkayan plak gelişime yol açtığı hatırlatılmalıdır.
Bu noktada bir konuyu daha vurgulamak istiyorum. Pandemi döneminde özellikle kolesterol ilaçlarının kesilmemesi çok önemli. Nitekim elimizde statin alanlarda COVID-19 komplikasyonlarının daha az olduğunu gösteren çalışmalar var.
Sonuç
Sonuç olarak COVID-19’un sadece bir akciğer hastalığı olmadığını; kalbi etkileyebildiğini unutmamak gerekiyor. Üstelik virüsün doğrudan ve dolaylı etkisi dışında pandemi koşullarının getirdiği hareketsizlik, yanlış beslenme, kilo artışı nedeniyle de COVID döneminde kalp damar hastalıklarında ciddi bir artış söz konusu.
Bu nedenle virüsten korunmaya çalışırken bir taraftan da sağlıklı beslenme ve hareketli yaşamla kalp damar sağlığımızı korumamız gerekiyor. Virüsün her yaş grubunu tutabileceği ve olumsuz seyredebileceği unutulmamalı ama bazı koşullarda daha ağır geçme olasılığının yüksek olduğu da bilinmelidir.
Bu noktada nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi bulgular geliştiğinde de mutlaka hastaneye; korkmadan ve zamanında,
gecikmeden ulaşmak gerekiyor. Kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin hala COVID ölümlerinden
daha fazla olduğunu unutmamalıyız.
Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.