Mikrobiyata

Mikrobiyata

Paylaşın!
Okuma süresi: 4 dakika

Mikrobiyata deyimi, vücudumuzda bizimle birlikte yaşayarak vücudumuzun iç ekosistemini oluşturan virüs, bakteri ve mantarları ifade eder.

Mikrobiyata Nedir?

İnsan vücudu yaklaşık 100 trilyon mikroorganizma barındırır. Bu sayı vücudumuzda bulunan hücrelerin 10 katı civarındadır. Bu mikroorganizmaların toplam ağırlıkları 2-3 kg civarındadır, yani vücut ağırlığının yaklaşık % 2-3 kadarını mikrobiyata oluşturur.

Genel özellikleriyle mikrobiyata

Mikrobiyotanın sahip olduğu genetik materyele mikrobiyom denir, ancak bu iki terim çoğu kez aynı anlamda kullanılır. Mikrobiyomdaki genlerin sayısı ise, insan genomundaki genlerin sayısından 150 kat daha fazladır.

Vücutta pek çok farklı yerde mikrobiyota bulunur. Bağırsaklar bakterilerin doğal olarak en kalabalık bulunduğu ortamdır. Bağırsak mikrobiyotası daha ana rahminde iken gelişir. Gebelik sırasında annesinden bebeğe bakteriler geçmeye başlar. Doğum sırasında (doğum kanalından normal doğum olursa) ve emzirmeyle yenidoğan bebek annesinden bakteri almaya devam eder, o nedenle, sezaryenle doğan ve anne sütüyle beslenmeyen bebekler mikrobiyomla ilgili bir takım dezavantajlar taşır.

Vücuttaki yerlerine göre mikrobiyata cinsleri

Büyürken gıdalardan, çevreden ve temas edilen kişilerden pek çok bakteri alınır. Alınan mikroorganizmalar kimi zaman dost, kimi zaman düşman bakteriler, bazen ikisinin bir karması olabilir. Sağlıklı bir insan vücudunda esasen dost bakterilerin sayısı ağır basar. Dost/düşman mikroorganizmaların oranı yaklaşık 80/20‘dir.

Mikrobiyata Özellikleri

İnsan vücudunun mikrobiyal popülasyonları hakkında bazı önemli noktalar aşağıda sıralanmıştır:

  • İnsan mikrobiyotaları, bakteri, virüs ve mantarlar dahil olmak üzere trilyonlarca hücreden oluşur ve kendi hücrelerimizin on katından fazladırlar.
  • En büyük mikrobiyota topluluğu bağırsaklarımızda bulunur. Diğer önemli yaşam alanları cildimizdir.
  • Mikrobiyal hücreler doğuştan gelen bir ilişki ile bizlerle birlikte yaşarlar ve sağlıklı olmamıza yardımcı olurlar. Böylece fırsatçı mikroplara karşı bizi korurlar.
  • Bağırsak florası olarak bilinen sindirim sisteminin içinde yaşayan mikroorganizmalar her bir kişi için benzersizdir ve yaklaşık 2 kilogram civarındadırlar.
  • Mikrobiyota, beslenme, bağışıklık, beyin ve davranış üzerindeki etkileri açısından önemlidir. Mikroorganizmaların normal dengesi bozulduğunda çok sayıda hastalık ortaya çıkar.

Her sağlıklı insan mikrobiyal türlerle ortak yaşayabileceği şekilde trilyonlarca mikroorganizma barındırır. Tahminen insan mikrobiyotasını oluşturan 1000’den fazla farklı tür mikroorganizma bulunmaktadır. Yine de, her insanın mikrobiyatası birbirinden farklı ve tıpkı parmak izi gibi o kişiye özgüdür.

Mikrobiyal türler vücudun farklı bölgelerinde farklı türlerden oluşur. Örneğin ön kolun kuru ortamı ile koltuk altının ıslak ve yağlı ortamı arasındaki türler farklıdır. Bu nedenle vücudumuzun içinde ve çevresinde farklı mikroorganizma türleri bulunmaktadır.

Mikrobiyota neden önemlidir?

Birlikte yaşadığımız ve insan yaşamının böylesine ayrılmaz bir parçasını oluşturan mikroorganizmalar sağlımız üzerinde bir dizi rol oynar. Araştırmalar vücudumuzdaki mikroorganizma popülasyonları ile aşağıdaki hastalıkların arasındaki bağlantıları bulmuştur:

  • Astım
  • Otizm
  • Kanser
  • Çölyak hastalığı
  • Kolit
  • Diyabet
  • Egzama
  • Kalp hastalığı
  • Yetersiz beslenme
  • Skleroz
  • Obezite

Beslenme ve Mikrobiyota

Bağırsak bakterileri aldığımız gıdalardan kendileri için enerji elde ederken, besinlerin sindirilip maksimum yarar elde edilebilmesi için çok önemlidirler. Örneğin bu bakteriler et ve sebzelerdeki karmaşık moleküllerin parçalanmasına yardım ederlerken, bitki selülozu da bu bakteriler olmadan sindirilemez.

Ayrıca bu bakterilerin metabolik aktivitelerinin, açlık krizleri ve tokluk hissi üzerinde de etkileri olabilir.

Mikrobiyomun çeşitliliği diyet ile yakından ilişkilidir. Çok çeşitli gıdaları deneyenlerin, az çeşitli beslenenlere göre daha farklı bağırsak mikrobiyotasına sahip olduğu gözlenmiştir.

Bağışıklık ve Mikrobiyota

Bağışıklık yanıtını sağlayan savunma sistemi, birbirlerinden bağımsız olmayan, başlıca iki ana grupta incelenir. Bunlar doğal ve edinsel bağışıklıktır. Doğal bağışıklık ilk savunmayı temsil eder ve özgül olmayan yanıt özelliği taşır. Doğal bağışıklık yanıtı ilk 0-4 saat içinde gelişir ve uzun süreli bir bağışıklık sağlamaz. Edinsel bağışıklık ise iki belirgin özelliğe sahiptir; karşılaşılan moleküle özgüdür ve hafıza oluşturur. Doğuştan vücuda yerleşen mikroorganizmalarla temas etmeden edinsel bağışıklık gelişemez. Edinsel bağışıklık sistemi, ilk karşılaşma ile mikroplara nasıl tepki vereceğini öğrenen ve tekrar karşılaşma sonrasında hastalığa neden olan organizmalara karşı daha hızlı savunma sağlayan bir parçadır.

Doğuştan gelen mikrobiyota, normalde hastalığa neden olacak olan mikropların aşırı büyümesine karşı “iyi” bakterilerin sayısını dengeleyip, hatta bazı enflamasyon önleyici bileşiklerin salgılanmasını sağlayarak, “kötü”lerle rekabet etmesini sağlar.

Erken dönemde mikrobiyal temas gerçekleşmediğinde ve mikrobiyota gelişmediğinde otoimmün rahatsızlıklar ve alerjiler daha sık gözlenir.

Davranışlar ve Mikrobiyota

Mikrobiyota sindirime dahil olduğundan dolayı,  beyni de etkileyebilir. Bazı araştırmacılar bağırsak mikrobiyotasını “ikinci beyin” olarak adlandırırlar.

Bağırsak bakterisinin aktivitesi ile açığa çıkan küçük moleküller, sindirim sistemindeki sinirlerin tepkisini tetikler. Bağırsak mikrobiyomu ile depresyon ve otistik spektrum bozukluğu (ASD) gibi beyin bozuklukları arasında da bağlantılar gözlenmiştir.

Hastalıklar ve Mikrobiyota

Bağırsak bakterileri, Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi iltihaplı bağırsak hastalıkları (IBD) ile ilişkilendirilmişti. Bağırsak mikrobiyotasında gözlenen düşük çeşitliliğin, IBD haricinde obezite ve tip 2 diyabete ile de ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

Bağırsak mikrobiyotasının doğası metabolik sendromla da ilişkilendirilmiştir. Diyete prebiyotikler, probiyotikler ve diğer takviyeler eklenmesi, bu hastalığın gelişme riskini azaltabilir.

Mikrobiyata enerji dengesini, beyin gelişimini ve fonksiyonunu da etkiler. Halen daha bağırsak mikroplarının beyin ve diyetle ilişkili bozukluklar üzerindeki etkilerini anlamak için araştırmalar devam etmektedir.

Sonuç olarak mikrobiyota:

  • Topluca 2 kg ağırlığına kadar çıkabilen trilyonlarca mikrobiyal hücreden oluşur.
  • Yüzlerce farklı bakteri türüne ev sahipliği yapmaktadır.
  • 3 milyondan fazla gen içerir; bağırsak mikrobiyomu insan vücudundan 150 kat daha fazla gen içerir.
  • Her kişiye özgüdür; hepimiz mevcut mikropların üçte birini paylaşırız, ancak bireysel mikrobiyomumuz vardır.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

1 thought on “Mikrobiyata”

  1. Tamer Dönmez

    Teşekkür ederiz😔

    Acaba mikrobiatalarımızı korumak/geliştirmek için bir şeyler yapmalımıyız🤔

    Saygılar🙂

Comments are closed.

Randevu alın