Bahar ateşi

Bahar ateşi

Paylaşın!
Okuma süresi: 2 dakika

Bahar ateşi, yüzyıllardır şairler tarafından anlatılan ama gerçekte mevcut olup olmadığı bilinmeyen, buna karşılık çok kişiyi etkileyen bir hastalık. 

Yüzyıllardır şairlerin betimlediği bir hastalık var. Yüzde kızarma, çarpıntı, iştah kaybı, huzursuzluk ve hayal kurmayı içeren bu tablo çoğu kişiyi bahar aylarında etkisi altına alıyor. Bu tablo klasik bir hastalık değil, ancak kış aylarının görece düşük durumuyla tezat oluşturan, hızlı ama yine de öngörülemeyen dalgalı bir ruh hali ve enerji durumu.

Bahar ateşi belirsiz bir tıbbi kategori olmaya devam etse de, mevsimsel değişikliklerin ruh halimizi ve davranışımızı nasıl etkilediğine dair çok sayıda araştırma var. ABD ve Kanada’da 500 kişi üzerinde yapılan bir çalışma, insanların güneşli bir bahar gününde dışarıda getirdikleri zamanın artmasını ile ruh hallerinin iyileşmesinin birbirine paralel oldğunu gösterdi. Ruh halindeki bu iyileşme daha sıcak yaz aylarında azalıyor. İyi ruh hali için en uygun ısı, oda sıcaklığı olarak da bilinen 20- 22 derece.

Elbette bahar sadece ruh halimizi etkilemiyor. Alfred Lord Tennyson‘ın tanımladığı gibi, “İlkbaharda genç bir adamın hayal gücü hafifçe aşk düşüncelerine dönüşür.” Araştırmalar, memelilerdeki cinsel davranışın, hayatta kalmayı destekleyen mevsimsel bir model izlediğini gösteriyor. Aslında araştırmacılar, mevsimler daha belirgin hale geldikçe, fareler ekvatordan uzaklaştıkça tarla farelerindeki doğum artışlarının daha belirgin olduğunu keşfettiler. Aynı eğilim yabani tavşan ve geyiklerde de görüldü. Hayvanların ve insanların, günlerin uzunluğunu dahili bir biyolojik saat aracılığıyla ölçerek mevsimleri takip ettikleri ve üremelerini kontrol eden şeyin bu olduğu gösterilmiş.

Bu ayarlama memeli hayvanların hipotalamusunda bulunan suprakiazmatik çekirdek (SCN) adı verilen bölge tarafından yapılır. Bu bölge ışığı retinadan gelen bir yoldan izler ve gün uzunluğu hakkındaki bilgileri epifiz bezine iletir. Serebrumun tabanına sıkışmış bezelye büyüklüğündeki bu bez, yalnızca karanlıkta veya loş ışıkta salındığı için uyku hormonu olarak adlandırılan melatonin salgılanmasını kontrol eder. Melatonin salınımının süresi, kış aylarında en uzun olan gece uzunluğuna göre değişir. Bahar aylarında artan enerjimizin, gecelerin kısalması nedeniyle melatonin üretim süresinin azalmasıyla bir şekilde bağlantılı olduğu düşünülüyor.

Biyolojik açıdan bakıldığında, çoğu hayvan türünün ve hatta belki bitkilerin davranış ve fizyolojilerinde mevsimsel farklılıklar vardır; bu durum insanların gebe kalma oranlarına mevsimsel döngüler olarak yansır. Nitekimi tarihte ilkbaharda doğum oranları daha fazladır.

Kültürel ve sosyal faktörler gebe kalma kalıplarını etkilese de, Haziran ayında – teknik olarak baharın sonu – üreme sistemi en aktif dönemini yaşar ve bu durum erkeklerde testosteron üreten lüteinizan hormonu arttırırken kadınlarda yumurtlamayı tetikler. Araştırmalar başarılı tüp bebek tedavisinin de doğal doğumla aynı mevsimsel zirveleri takip ettiğini gösteriyor. Bu durum muhtemelen melatonin düzeyleri ve üreme fizyolojisi arasındaki ilişkiye bağlı. Nitekim mevsimsel depresyon da benzer nedenlere sahiptir.

Açıkçası, ruh halleri, davranışlar ve baharın uzayan günleri arasında belirgin korelasyonlar var, ancak bu durumun kesin nedeni belirsizliğini koruyor. Bahar ateşi için kanıtlar büyük ölçüde anekdot niteliğinde olsa da, bu olayın altyapısına ilişkin bilimsel kanıtlar arttıkça tabloyu daha iyi açıklayabileceğiz.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

Randevu alın