Koroner kalp hastalığı ya küçümsenir, ya da abartılır. Bu kargaşanın önüne geçmek için en çok merak edilen 10 sorunun cevaplarını hazırladık. Bu yazıda 10 soruda koroner kalp hastalığı konusunda bir özet var.
- 1. Koroner kalp hastalığı ülkemizde hangi sıklıkta görülüyor?
- 2. Stres, kalp krizine yol açıyor mu?
- 3. Neden ölümlerde koroner kalp hastalığı ilk sırada yer alıyor?
- 4- Koroner kalp hastalığı olduğu nasıl anlaşılır?
- 5. Ne zaman koroner anjiyografi yöntemine başvurmalı?
- 6. Koroner kalp hastalığından şüphelenen bir kişi ne yapmalı?
- 7. Nasıl tedavi ediliyor?
- 8. Stent mi, bypass mı?
- 9. Ne zaman ilaç tedavisi?
- 10. Tedaviden sonra nelere dikkat etmeli?
1. Koroner kalp hastalığı ülkemizde hangi sıklıkta görülüyor?
Türkiye’de koroner kalp hastalığı, ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde her yıl 400 bin civarında yeni koroner kalp hastası ortaya çıkıyor. Korunmak için öncelikle hareketli bir yaşamın benimsenmesi, Akdeniz diyetiyle beslenilmesi, sigara içilmemesi, yüksek kolesterol, metabolik sendrom ve yüksek tansiyon gibi sorunların da mutlaka kontrol altına alınması gerekiyor.
2. Stres, kalp krizine yol açıyor mu?
Koroner kalp hastalığı hakkında en çok merak edilen konulardan biri, stresin kalp krizi üzerinde etkili olup olmadığı. Büyük bir afet, bir yakının ölümü veya ciddi mali kriz gibi akut gelişen stres, kalbin alt yapısında bir sorun yoksa kalp krizi üzerinde çok belirleyici bir rol oynamıyor.
Akut stres olarak tanımlanan bu tür bir stres, ancak zaten geçirilecek olan bir enfarktüsün tarihini öne alabiliyor. Buna karşılık, çağımızın önemli sorunları arasında olan olan kronik stres, depresyon ve anksiyete ise kalp krizine adeta davetiye çıkarıyor. Dolayısıyla kalp krizinden korunmak için stresi yönetmeyi öğrenmekte fayda var.
3. Neden ölümlerde koroner kalp hastalığı ilk sırada yer alıyor?
Bunun en önemli nedeni, günümüzde hareketsiz bir yaşamın ve sağlıksız beslenmenin benimsenmesi. Bunun yanı sıra, koroner kalp damar hastalığı sinsi ilerliyor. Öyle ki koroner arter hastalarının yaklaşık üçte biri, bu hastalığa yakalandıklarını bilmeden, ani gelişen kalp krizi sonucu yaşamlarını yitiriyor. Hastaların yaklaşık üçte birinde de ilk belirti enfarktüs şeklinde ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bu hastaların sadece yüzde 25’lik bir kesimi göğüs ağrısı gibi belirtilerle koroner arter hastası olduğunu anlıyor.
4- Koroner kalp hastalığı olduğu nasıl anlaşılır?
Bu sorunun pratik bir yanıtı yok. Sıkça başvurulan elektrokardiyografi, hastaların sadece yüzde 10’unda net olarak tanıyı koyabiliyor. Biyokimyasal incelemeler ise ancak riskin ne kadar yüksek olduğunu belirlemede işe yarıyor. Daha somut sonuç verebilen talyum testi, anjiyografiler, bilgisayarlı tomografiler, kalsiyum skorlaması ve diğer testlerin de önemli ölçüde yanılma payları var. Üstelik bu yöntemlerin maliyeti oldukça yüksek ve geleceğe yönelik bir öngörü vermiyor. Dolayısıyla bir kişinin enfarktüs geçirme riskinin ne olduğu veya yakın bir zamanda böyle bir tehlikenin gelişip gelişmeyeceği hala bir soru işareti olarak duruyor.
5. Ne zaman koroner anjiyografi yöntemine başvurmalı?
Koroner anjiyografi bir teşhis yöntemi değil, tedavi şeklini belirleme yöntemidir. Bu yönteme ancak koroner kalp hastalığına işaret eden güçlü delillerin varlığında, yapılacak olan müdahalenin tipini belirlemek amacıyla başvurulmalıdır.
“Acaba damarlarımda bir sorun var mı?” diye anjiyo yaptırmak sakıncalı, çünkü, ender olarak görülse de, bu teknik ciddi kanamalara veya ölüme yol açabiliyor. Bilgisayarlı tomografi kullanılarak yapılan koroner anjiografi daha risksiz, ancak önemli ölçüde radyasyon ve önemli miktarda radyoopak ilaç alınması dolayısıyla hala risk yaratabiliyor, üstelik oldukça pahalı.
6. Koroner kalp hastalığından şüphelenen bir kişi ne yapmalı?
Koroner kalp hastalığı tanısında risk hesaplamalarından büyük yarar sağlanıyor. Bu nedenle önce risk hesaplaması yapılıp, ortaya çıkan risk faktörlerine yönelik önleyici tedavilerin uygulanması gerekiyor. Yaşam tarzında yapılacak değişiklikler, alınması gereken en önemli tedbirleri oluşturuyor.
7. Nasıl tedavi ediliyor?
Koroner arter hastalığı; ilaç, stent ve bypass olmak üzere üç yöntemle tedavi edilebiliyor. Tıkanmış olan bölgenin yeri ve kaç damara müdahale edilmesi gerektiği gibi faktörler tedavinin şeklini belirliyor. Günümüzde gerek acil bypass, gerekse acil anjiyoplasti yöntemi akut enfarktüsün tedavisinde adeta çığır açtılar. Özellikle primer anjiyoplasti yöntemi ve kalp krizi sırasında tıkanmış damarın stentle açılması, çok ciddi yararlar sağlıyor. Hastalar artık çok az bir hasarla, tedavi sonrasında hiç enfarktüs geçirmemiş gibi sağlıklı yaşayabiliyor. Ancak bunun için hastanın mümkünse krizden sonra ilk bir iki saatte hastaneye ulaştırılması gerekiyor.
8. Stent mi, bypass mı?
Günümüzde koroner kalp hastalığı tedavisinde en sık iki yöntemden yararlanılıyor; stentler ve bypass operasyonu. Bypass ile stent arasındaki seçimi ise hastanın damar yapısı belirliyor. Tıkalı olan damar stentle açılabiliyorsa, önce bu yöntem tercih ediliyor. Sonuç alınamayacak olan durumlarda ise bypass yöntemine başvuruluyor.
Çelik kafes olarak da adlandırılan stentler, ilaç salgılayarak tedavi gören damarın tıkanma riskini yüzde 5’lere kadar indirebiliyor. Özellikle ilaç kaplı stent teknolojisi, bu hastalığın tedavisinde büyük yarar sağlıyor.
9. Ne zaman ilaç tedavisi?
Uzmanlar genellikle bypass uygulanamayan durumlarda ilaç tedavisine başvuruyor. Bunun nedeni ise hastaların kısa vadeli çözümleri tercih etmeleri. Ancak hasta göğüs ağrısından şikayet etmiyorsa ve kalp fonksiyonlarında herhangi bir sorun yoksa, bu durumda bypass veya stent yöntemlerine başvurmanın acelesi yok. Bu hastalara uygulanan ilaç tedavisiyle de oldukça başarılı sonuçlar elde edilebiliyor.
10. Tedaviden sonra nelere dikkat etmeli?
Koroner kalp hastalığı için uygulanan tedaviden sonra kişinin yaşam tarzını mutlaka düzene koyması gerekiyor. Alınacak olan basit önlemlerle sağlıklı bir yaşam sürmenin mümkün. Bunun için yapılması gereken ilk şey, hareketli bir yaşamı benimsemek olmalı. Örneğin, asansör yerine merdivenleri tercih etmek, kısa mesafelerde aracı kullanmayıp, yürümek. Uzmanlara göre, sağlıklı bir yaşam için her gün on bin adım yürümek gerekiyor. Sigara mutlaka bırakılmalı, bol bol sebze meyve tüketilmeli, aşırı yağlı besinlerden de kaçınılmalı. Bunların yanı sıra diyabet, metabolik sendrom, yüksek kolesterol veya tansiyondan yakınanlar, bu risk faktörlerini mutlaka kontrol altına almayı da ihmal etmemeli.
Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.