Sandviç kuşak

Sandviç kuşak

Paylaşın!
Okuma süresi: 5 dakika

Orta yaşlı kişilerin önemli bir kesimi yaşlanan ebeveynlerinin ve kendi çocuklarının sorunları arasında sıkışık. Bu gruba sandviç kuşak adı veriliyor.

Sandviç kuşak tanımı

Giderek uzayan yaşam süresine bağlı olarak yaşlı nüfus artıyor. Yeni yetişen gençler ise değişen toplumsal ve ekonomik koşullarla başa çıkmakta zorlanıyor. Genellikle 40- 60 yaş arasında olan erişkin kesim bu iki grubun da sorunları arasında sıkışmış durumda ve her iki tarafa da yetişmeye uğraşıyor. İşte bu arada kalıp her iki tarafı da desteklemek zorunda kalan gruba “sandviç kuşak” adı veriliyor.

Sandviç kuşak kavramı 20. yüzyılın sonlarında tanımlanmış durumda. Yaşlı nüfusu bizim ülkemizdekinin iki katı civarında olan ve kadının sosyal hayata ve iş hayatına katılımının daha fazla olduğu gelişmiş ülkelerin bu sorunu daha erken yaşamaya başlamaları bu tesbite yol açmış.

Bunun nedenleri aslında çok karmaşık değil. 21. yüzyılın başında ülkemizde % 4 civarında olan 65 yaş üzeri grup, şu sıralarda oran olarak % 10’a yaklaşmış durumda, bunun da yarıya yakını 75 yaş üzerinde. 2000 yılında 3.85 milyon olan 65 yaş üzeri nüfus 2019 yılında 7.55 milyon kişiyi geçti ve artmaya devam ediyor. 2000 yılında 1.04 milyon olan 75 yaş üzeri kişi sayısı aradan geçen 20 yıla yakın süre içinde üç kata yakın miktarda artarak 2.81 milyon kişiyi geçmiş durumda. Bu insanlar yaşlılığın getirdiği sorunlarla tek başlarına mücadele etmekte zorlanabiliyorlar ve desteğe gerek duyuyorlar. Bu desteğin de genellikle çocuklarından gelmesi gerekiyor.

Diğer taraftan, yine 20. yüzyıl başlarında bir kadın ilk çocuğunu 20 yaş civarında dünyaya getirirken, aradan geçen zaman içinde toplumsal koşulların değişmesi, kadınların eğitim sürelerinin artması ve işgücüne daha fazla oranda katılması nedeniyle ilk doğum yaşı 30 yaş civarına kaymış durumda. Bu da, 50 yaş civarındaki anne babanın yetişmekte olan çocuklarının eğitim, iş kariyeri, finansman ve diğer sorunlarıyla ilgilenmesi gereğini ortaya çıkartıyor.

Aslında bu gerçek bir kuşak değil. Hem büyükleriyle, hem de çocuklarıyla ilgilenmek zorunda olan herkes bu kuşağa dahil sayılabilir.

Sandviç kuşaktaki bireyin ilgilendiği kişilerle aynı evde yaşaması şart değil. Ebeveynlerin bakımevinde, kendi evlerinde veya başka şehirde yaşıyor olması ilgilenme gereğini ortadan kaldırmıyor, sadece ilginin niteliğini değiştiriyor. Aynı şeyler aileyle oturmayan ve desteğe gerek duyan gençler için de geçerli.

Sandviç kuşak fazla sorumluluk yükleniyor.
Sandviç kuşak fazla sorumluluk yükleniyor.
  • 60 yaşındaki Süheyla hanım, bir yandan 85 yaşındaki annesiyle ilgilenirken, diğer taraftan da 3 yaşındaki torununa bakıyor.
  • Annesi artık kendi kendine yetemediği için 3 yıl önce yanlarına taşınmış, üstüne üstlük 6 ay önce inme geçirdiği için bakım ihtiyacı daha da artmış.
  • 35 yaşındaki kızı da bir yıl önce eşinden ayrılmış ve kazandığı para bakıcı tutmaya yetmediği için işe giderken kızını annesine bırakıyor.
  • Üniversiteyi bitirdiği halde hala istediği gibi bir iş bulamamış olan oğlu da aynı evde yaşamaya devam ediyor ve finansal açıdan anne babasına bağımlı.
  • Halen aynı evde dört kuşak birlikte yaşıyorlar ve evin bütün sorumluluğu Süheyla hanımın omuzlarında.
  • Annenin ve torunun bakımı, ihtiyaçlarının karşılanması ve evin yönetimi ile boğuşan Süheyla hanım kendisini robotlaşmış ve tükenmiş hissettiğini belirtiyor. Bir süredir antidepresan kullanıyor, diz kireçlenmesi ve sırt ağrıları artmış ve uykusuzluk çekiyor.
  • Aslında emeklilik zamanı çoktan gelmiş olan 65 yaşındaki eşi Recep bey de, ailenin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için çalışmaya devam ediyor, ama hipertansiyon ve prostat büyümesi kendisini zorluyor.

Sandviç kuşak çeşitleri

  • Klasik sandviç kuşak: Yaşlanan büyükleriyle ve kendi çocuklarıyla ilgilenmesi gerekenler
  • Kulüp sandviç kuşak: Yaşlı büyükler ve kendi çocukları dışında torunlarla da ilgilenmek zorunda kalmak. Daha genç yaşta olup da kendi çocukları ve ebeveynleri dışında ebeveynlerinin ebeveynlerine (dedeler, nineler) de bakmak zorunda kalanlar da bu grupta sayılıyor.
  • Açık sandviç kuşak: Yaşamının bir bölümünde yaşlı yakınlarına bakmak zorunda kalanlar. Bunlar erişkin nüfusun yaklaşık % 25’ini oluşturuyor.
Kulüp sandviç kuşak
Kulüp sandviç kuşak

Sandviç kuşak istatistikleri

Ülkemizde sandviç kuşak ile ilgili güvenilir istatistik bulmak zor. Ancak, dünya istatistikleri bu konuda yeterli fikir veriyor. Buna göre,

40- 60 yaş arası kişilerin, ülkelere göre değişmekle birlikte, % 20- %50 arası bir kesimi hem yaşlanan büyükleriyle, hem de kendi çocuklarıyla ilgilenmek zorunda kalıyor.

En fazla etkilenen kesim 50 yaş civarı kadınlar ve bunların % 70 kadarı iş hayatını da sürdürüyor.

Bunların % 15- 20 kadarının yaşlanan büyüklerini ve veya büyüyen (ya da büyümüş) çocuklarını finansal açıdan da desteklemesi gerekiyor. Ayrıca, yaşlılarla veya gençlerle ilgilenen her 8 kişiden biri bu işi başka şehirden yapmak zorunda kalıyor.

ABD’de sandviç kuşağının ilgilenmek zorunda oldukları büyükleri ve çocukları için yılda ortalama 10 000 dolar ekstra harcama yaptıkları ve onlarla ilgilenmek için yılda ortalama 1350 saat (günde 3 saatten fazla) harcadıkları saptanmış.

25- 34 yaş arası gençlerin yaklaşık üçte biri, finansal açıdan kendilerine yetemedikleri için anababalarının evine geri dönüyor. Bunlara “Boomerang kuşağı” adı veriliyor.

40- 70 yaş arası ailelerin % 48’i büyümüş çocuklarını finansal açıdan desteklemeye devam ediyor, bunların % 27’si çocuklarının başlıca finans kaynağı durumunda. İlaveten, % 25’lik bir kesim ebeveynlerini de finansal açıdan desteklemek zorunda kalıyor.

Sandviç kuşak sorunları

Sandviç kuşağına dahil olanların sayısı giderek artarken, bu kişilerin yaşadığı sorunlar da büyüyor. Bu sorunlar dört başlık altında incelenebilir.

  • Bakıcı konumundaki kişide tükenmişlik, depresyon, suçluluk ve sosyal izolasyon
  • İyi bir eş, ebeveyn ve evlat olmak için zamanın yetmemesi
  • İş, kişisel gelişim, hobiler, sosyal ilişkiler ve özbakım için zaman bulamama
  • Her gün aynı sorunlarla uğraşmanın getirdiği bezginlik

Sandviç olan kişinin yapısı da bu sorunları arttırıyor. Mükemmeliyetçilik, takıntılılık ve aşırı vericilik bu kişilik özelliklerinin başında geliyor

Çözüm önlemleri

Doğal olarak, fedakarlığın artması beklentilerin de artması anlamına geliyor ve sorun yumağı giderek büyüyor. Bu durumla başa çıkabilmenin kolay bir yolu yok. Ancak yaşamı kolaylaştırabilecek birtakım ipuçları var.

Yardım istemekten çekinmeyin

Her sorunla tek başınıza uğraşmak zorunda değilsiniz. Gerektiğinde (hatta gerekmese bile) çevrenizden yardım alın. Örneğin, kardeşinizden ebeveynlerinizin masrafları için destek talep edin yada babanızı hastaneye götürmesini isteyin. Evdeki sorumlulukların bir kısmını aynı evdeki diğer kişilere paylaştırın, örneğin büyük çocuklarınıza evdeki bazı işlerin sorumluluklarını verin. Örneğin market alışverişi, çamaşırların yıkanması veya dedenin ilaçlarının takibi onların sorumluluğunda olsun.

Yapabilirseniz, dışarıdan kısmi bakıcı desteği alın, örneğin belli zamanlarda birkaç saat bile olsa evdeki bakıma muhtaç kişilere bakacak birilerini bulun. Bu şekilde kazanacağınız zamanı da kendinize ayırın. Bu durum yıpranmanızı azaltmaya yardımcı olacaktır.

Ancak, unutmayın. Siz destek istemediğiniz sürece, hiç kimse desteğe ihtiyacınız olduğunu bilmez. Paylaşmadığınız sürece sorunlar sizin sorunlarınız olmaya devam eder.

Organize olun

Yapılması gereken işleri listeleyin ve bir takvime bağlayın. Bu takvim, işleri vaktiyle paylaştırmayı sağlayacaktır. Örneğin, annenin ilaçlarının ne zaman yazdırılması gerektiği, babanın doktor randevusu tarihi, evdeki çamaşır yıkama günü gibi konuların tarihleri belli olsun. Haftada bir veya ayda bir yapacağınız bir aile toplantısında bu gibi görevleri evdeki kişilere paylaştırın. Bu takvim ve toplantılar hem herkesin sorumluluklarını benimsemesini, hem de sizin taşıyabileceğiniz yükün sonsuz olmadığını anlamasını sağlar.

Ayrıca, paylaştırılan görevlerin ve sonuçlarının izlenmesi için bir takip çizelgesi veya ajanda defteri oluşturun. Buna göre, sorumlulukları paylaşan kişiler bu sorumlulukların devamını da izleyebilirler. Doktora götürülen babanın tahlil veya film randevuları, annenin ilaçlarının yeniden yazdırılma günü, çocukların sonraki okul toplantılarının tarihleri gibi konular bu çizelgeye veya deftere işlenebilir.

Mali sorunlara hazırlıklı olun

Üç (bazen dört) kuşak sorumluluğunu taşımak ciddi şekilde masraflı olabilir. Bu nedenle iyi bir bütçe yönetimi gerekir. Ailenin finansmanının tek elde toplanarak harcamaların oradan yapılması ve geleceğe yönelik harcama planlaması oluşturulması önemlidir. Örneğin, anne veya babanın doktoruyla görüşülerek gelecekte onları ne gibi sağlı sorunlarının beklediği (örneğin demansta artma, inme riski, yatalak kalma olasılığı vb.) öğrenilebilir ve buna göre mali planlama yapılabilir. Çocukların yakın gelecekteki okul masrafları öngörülebilir.

Sosyal rolünüzün değişmesini engelleyin

Başkalarının sorumluluklarını taşımak, bazen sosyal rollerin değişmesine yol açar. Bakımını üstlendiğiniz anne babanızın anne babası olduğunuzu farketmezsiniz bile. Halbuki onlar hala anne ve baba, siz de hala evlatsınız. Çocukların derslerine yardımcı olmak, onların sınav veya ödev sorumluluklarını yüklenmek anlamına gelmez. Öğrenci olan onlar, unutmayın. Bunu yapmamaya çalışın.

Kendinizi koruyun

Üç (bazen dört) kuşağın sorumluluğunu taşırken en fazla kendiniz yıpranırsınız. Bu konuda önlemlerinizi alın.

  • Özbakımınızı ihmal etmeyin. Düzenli kuaför ziyaretlerinizi sürdürün, kilo takibinizi yapın, sağlıklı beslenin, egzersizi ihmal etmeyin, yeterli ve kaliteli uyumaya gayret edin.
  • Sağlığınıza dikkat edin. Ailenizin olduğu kadar kendi sağlık sorunlarınızla da ilgilenin.
  • Sosyal yaşamınızı öldürmeyin. Her fırsatta dışarı çıkın. Arkadaşlarınızla görüşmeyi sürdürün, sosyal gruplarda yer almaya devam edin.
  • Kişisel hedef ve hobilerinizi sürdürün. Yeni eğitimler alın, yeni beceriler öğrenin, yeni hobiler edinin. Her durumda az da olsa her gün kendinize zaman ayırın.
  • Profesyonel destek alın. Yoğun sorumlulukların getirdiği psikolojik yıpranmayı tek başına aşmak güçtür. Bir psikologla veya koçla düzenli görüşmek hem kendi psikolojik yıpranmanızı azaltır, hem de yıpranmanın nedenleri arasında olan mükemmeliyetçilik, aşırı vericilik ve takıntılardan kurtulmanıza yardımcı olur.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

Randevu alın