Kava

Kava

Paylaşın!
Okuma süresi: 4 dakika

Güney Pasifik kökenli bir bitki olan kava, son yıllarda giderek artan şekilde batı dünyasında da çeşitli etkileriyle ilgi çekmeye başladı.

Kava (bilimsel adı Piper methysticum) Pasifik adalarında yetişen biber ailesinden uzun bir çalıdır. Pasifik Adalıları geleneksel olarak kavayı törenlerde bir rahatlama hali yaratmak için kullanmışlardır. Kava ismi Tonga dilinde “acı” anlamına gelmektedir.

Bitkinin kökü geleneksel olarak hafif ila orta derecede yatıştırıcı etkiye sahip içeceklerin yapımında kullanılır. Ayrıca öfori duygularını ortaya çıkardığı da söylenmektedir. Bazı geleneksel kültürlerde kava, alkollü içeceklerle aynı şekilde tüketilir.

Günümüzde birçok kişi anksiyete tedavisi için kava takviyesi satın almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre kava geleneksel haliyle “kabul edilebilir düzeyde düşük bir sağlık riski” oluştursa da, kava özleri ve takviyeleri aşırı kullanıldığında veya sürekli tüketildiğinde karaciğer toksisitesine neden olabilir.1

Kava için aşağıdaki isimler de kullanılır:

  • Kava kava
  • Kawa kawa
  • ‘Ava (Samoa)
  • ‘Awa (Hawaii)
  • Malak (Vanuatu)
  • Rauschpfeffer (Almanya)
  • Sakao (Pohnpei)
  • Yaqano (Fiji)

Kava kökünde bulunan ve ruh halini değiştiren özelliklere sahip olduğuna inanılan bileşiklere kavalakton adı verilmektedir. Şimdiye kadar tespit edilmiş 18 farklı kavalakton bulunmaktadır. Bunların etki mekanizmalarını tam olarak belirlemek veya hangi bileşiklerin diğerlerinden daha aktif olduğunu değerlendirmek için çok az araştırma yapılmıştır.

Anksiyete: Mevcut kanıtlar bu bitkinin anksiyete tedavisine yardımcı olabileceğini düşündürmekle birlikte, gerçekte ne kadar etkili bir ilaç olduğu konusunda tartışmalar devam etmektedir. Yedi klinik çalışmayı ve 645 kişiyi kapsayan çalışmaların 2002 yılındaki sistematik analizine göre bu bitki, araştırmacılar tarafından etkisi “küçük” olarak değerlendirilse de “anksiyete için etkili bir semptomatik tedavi seçeneği” olarak görülmüştür.Bu bulgular, kavanın yaygın anksiyete bozukluğunun (YAB) tedavisinde plasebodan daha etkili olduğu sonucuna varılan Avustralya kökenli 2011 tarihli bir inceleme ile desteklenmiştir. Bununla birlikte, toksisiteyi önlemek için düzenli karaciğer enzim testinin yanı sıra güvenlik nedenleriyle takviyeler yerine geleneksel bir kava içeceği önerilmiştir. 2013 yılında yapılan randomize kontrollü bir çalışmada kavanın yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde etkili olduğu bulunmuştur. Sonuçlar anksiyetede önemli bir azalma olduğunu göstermiş ve denemenin sonunda kava grubundaki katılımcıların %26’sı anksiyete semptomlarında gerileme yaşamıştır.

Uykusuzluk: Bu bitkinin uykusuzluk için kullanımına yönelik araştırmaların çoğu hayvan çalışmalarıyla sınırlıdır. İlacın yatıştırıcı etkisini kevain adı verilen belirli bir kavalakton türünün sağlayabileceğine inanılmaktadır. Mevcut insan araştırmaları arasında, Almanya’da yapılan küçük bir çalışma, günlük 200 miligram kava ekstresi verilen kişilerin 14 gün sonra uykusuzluktan önemli ölçüde kurtulduğu sonucuna varmıştır. Bu umut verici sonuçlara rağmen, sonuçlar “uyku kalitesi” anketinin öznel doğası nedeniyle baltalanmıştır. Çalışma ölçümlerine göre, plasebo verilen kişilerde bile uykuda önemli iyileşmeler görülmüştür.

Enflamasyon: Bu bitki aynı zamanda antienflamatuar özelliklere de sahiptir, bu da onu enflamasyonun rol oynadığı durumların tedavisinde faydalı kılabilir. Bazı araştırmalar, kava bileşiklerinin modifikasyonunun bu anti-enflamatuar etkileri artırmak için yararlı olabileceğini düşündürmektedir. Bununla birlikte, daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır ve bazı raporlar kavaya maruz kalmanın aslında enflamatuar bir yanıtı tetikleyebileceğini öne sürmüştür.

Kanser: Bazı araştırmalar bu bitkinin kanser riskini azaltmaya yardımcı olabileceğini bulmuştur. Bununla birlikte, bu tür sonuçlar sadece hayvan çalışmalarında gözlemlenmiştir ve etki mekanizmasını ve insanlardaki etkilerini anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Cinsel istek: Bu bitkinin sakinleştirici etkileri, cinsel işlev bozukluklarının arkasında yatan stres, anksiyete veya gerginlik gibi faktörleri hafifletmede yardımcı olabilir. Bazı kullanıcılar, bu bitkinin cinsel dürtüleri artırabileceğini ve cinsel ilişki sırasında gevşeme ve zihinsel odaklanmayı teşvik edebileceğini bildirmiştir. Ancak, kava ve cinsellik arasındaki ilişki hakkında yeterli bilimsel araştırma bulunmamaktadır.

Kava kullanımı tartışmalı olmaya devam etmektedir. Kavanın kısa süreli anksiyete tedavisinde güvenle kullanılabileceğini savunanlar olduğu gibi, potansiyel risklerin faydalarından çok daha ağır bastığını iddia edenler de bulunmaktadır.Kısa süreli kullanımda bile hazımsızlık, ağızda uyuşma, döküntü, baş ağrısı, uyuşukluk ve görme bozuklukları gibi yan etkiler yaygındır. Uzun süreli kullanımın sonuçları bazı durumlarda felaket olabilir.

Mart 2002’de ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tüketicileri ve sağlık uzmanlarını bu bitkinin kullanımıyla ilişkili karaciğer hasarı riski konusunda uyarmıştır. Vaka raporları kavayı hepatit, siroz, karaciğer yetmezliği ve hatta ölüm dahil olmak üzere karaciğer toksisitesiyle ilişkilendirmiştir. Bu vakaların çoğu önceden var olan karaciğer hastalığı, aşırı kava dozları ve ağır alkol kullanımı ile ilişkilendirilmiştir. Karaciğer toksisitesinin kavalaktonlardan mı, düşük kaliteli özütlerde bulunan kirleticilerden mi yoksa kava özütleri ve takviyeleri yapmak için kullanılan organik çözücülerden (aseton veya etanol gibi) mi kaynaklandığı hala belirsizdir.

Kava’nın nörolojik sistem üzerindeki etkisi tam olarak anlaşılamamıştır. Bu nedenle, klinik depresyon, bipolar bozukluk veya şizofreni olan kişilerde kullanılmamalıdır. Bu bitki, Parkinson hastalığı olan kişilerde semptomları potansiyel olarak daha da kötüleştirebileceğinden kaçınılmalıdır. Kanın pıhtılaşmasını engelleyebileceği için kanama bozukluğu olan kişiler tarafından kullanılmamalıdır. Ayrıca aşırı kanamayı önlemek için ameliyattan en az iki hafta önce kava kullanımını bırakmak gerekir. Bu bitki uyuşukluğa neden olabilir ve muhakeme yeteneğini, refleksleri ve görme keskinliğini bozabilir, bu nedenle kullanım sonrasında araç veya makine kullanmaktan kaçınmak gerekir. Güvenlik araştırması eksikliği nedeniyle, kava çocuklarda, hamile kadınlarda veya emziren annelerde asla kullanılmamalıdır.

Bu bitki bir dizi ilaç ve takviye ile etkileşime girebilir. Bazı durumlarda, eşlik eden ilacın etkilerini artırabilir. Diğerlerinde ise, kavayı metabolize etmek için kullanılan CYP450 adı verilen aynı karaciğer enzimleri için rekabet edebilir. Bu ilaç ve maddelerin başlıcaları şunlardır:

  • Sakinleştiriciler ve reçetesiz satılan uyku yardımcıları
  • Tofranil (imipramin) gibi trisiklik antidepresanlar
  • Depresyon tedavisinde kullanılan monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI)
  • Anksiyete tedavisinde kullanılan diazepam veya lorazepam gibi benzodiazepinler
  • Furosemid gibi diüretikler
  • Coumadin (warfarin) veya clopidogrel gibi kan sulandırıcılar
  • Parkinson hastalığını tedavi etmek için kullanılan ilaçlar
  • Lansoprazol ve omeprazol gibi proton pompası inhibitörleri
  • Aripiprazol, klozapin ve ketiapin gibi antipsikotikler

Kavanın uygun kullanımı için herhangi bir kılavuz bulunmamaktadır. Çoğu kapsül 50 miligram ile 100 miligram arasında değişen dozlardadır. Günde 250 miligramdan fazla alınmaması ve kullanımın üç aydan daha kısa olması önerilir. Normal dozlarda bir aylık kava kullanımından sonra bile karaciğer hasarının meydana gelebildiği bilinmektedir.

Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.

Randevu alın