Kekik, diyet, tıbbi ve süs amaçlı kullanımları olan ve yüzyıllardır geleneksel tıpta çok çeşitli amaçlarla yararlanılan bir Akdeniz bitkisidir.
Yeryüzünde 350’den fazla kekik çeşidi mevcuttur. Genellikle yemek ve tıbbi amaçlı kullanılan kekik türleri ön plana çıkmıştır. En yaygın kekik çeşitleri şunlardır:
- Dağ kekiği: Akdeniz bölgesine özgü olan dağ kekiği, kekiğin en yaygın formudur. Yonca aromasına benzer keskin ve hoş bir kokuya sahiptir. Bahçe kekiği olarak da bilinen bitkinin çiçekleri, yaprakları ve yağı tıbbi amaçlarla kullanılır. Kurutulmuş yapraklarının aromatik lezzetinden dolayı mutfakta kullanımı da yaygındır.
- Limon kekiği: Güçlü limon aroması, altınsı ve alacalı yapraklarıyla karakterize edilen limon kekiği arılar ve kelebekler için önemli bir besin kaynağıdır.
- Yaban kekiği: Baltık Denizi çevresine özgü olan yaban kekiği sapsız yapraklara, mor veya beyaz çiçeklere sahiptir. Temmuz ve ağustos aylarında çiçeklenen bitkinin ortalama boyu ise 5-15 cm arasındadır.
İnsanlar tarih boyunca kekik kullanmışlardır. Örneğin, eski Mısırlılar kekiği mumyalama sıvısı olarak kullanmışlardır.
Eski Mısırlılar kekiği mumyalama sıvısı olarak kullanmışlardır. Antik Yunan’da kekiği tapınaklarda tütsü olarak kullanmışlar ve banyo suyuna katmışlardır. MÖ 460 ile MÖ 370 yılları arasında yaşamış olan ve bugün “Batı tıbbının babası” olarak bilinen Hipokrat, solunum yolu hastalıkları ve rahatsızlıkları için kekiği tavsiye etmiştir. İnsanlar kekiği bahçelerde yetiştiriyor ve kırsal kesimde topluyordu.
Romalılar kekiği peynir ve alkollü içecekler için tatlandırıcı olarak kullanmışlardır. Ayrıca melankolik ya da utangaç insanlara şifa olarak sundukları da söylenir. Roma ordusu Britanya Adaları’nı fethettiğinde kekiği bu topraklara getirmiştir. Veba 1340’larda Avrupa’yı etkisi altına aldığında, insanlar korunmak için kekik demetleri takarlardı.
Kekiğin bir dizi güçlü tıbbi etkisi vardır. Timol, biyosit olarak bilinen ve doğal olarak oluşan bir bileşik sınıfına dahildir. Karvakrol gibi diğer biyositlerle birlikte kullanıldığında, kekik güçlü antimikrobiyal özelliklere sahiptir. 2010 yılında yapılan bir çalışma, timolün penisilin de dahil olmak üzere yaygın ilaçlara karşı bakteriyel direnci azaltabileceğini öne sürmektedir.
Kaplan sivrisineği: Aslen Güneydoğu Asya’nın tropikal ve subtropikal bölgelerine özgü olmasına rağmen son zamanlarda ülkemizin güney bölgeleri de dahil olmak üzere pek çok bölgeye yayılan kaplan sivrisineği Batı Nil virüsü, Sarı humma, St. Louis ensefaliti, dang humması ve Chikungunya ateşi için taşıyıcıdır. Güney Kore’deki Chungbuk Ulusal Üniversitesi’nden bir ekip timol, alfa-terpinen ve karvakrol kombinasyonunun kaplan sivrisinek larvalarını öldürmede etkili olduğunu bildirdi.
Hipertansiyon: Sırbistan’daki Belgrad Üniversitesi’nden araştırmacılar, yabani kekikten elde edilen sulu bir özün sıçanlar üzerinde yapılan testlerde kan basıncını düşürdüğünü buldu. Ancak verilerin anlamlı olabilmesi için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.
Antibakteryel etki: Portekiz Hayvan ve Veteriner Bilimleri Araştırmaları Merkezi’nden bir ekip, kekik yağı da dahil olmak üzere bir dizi aromatik bitkiden elde edilen uçucu yağların antimikrobiyal aktivitesini inceledi. Kekik yağının, düşük konsantrasyonlarda bile, insan hastalığına neden olan çeşitli yaygın gıda kaynaklı bakterilere karşı doğal bir gıda koruyucusu olarak potansiyel gösterdiğini bildirdiler. Polonya’da yapılan bir çalışmada kekik yağı ve lavanta yağı test edildi ve kekik yağının dirençli Staphylococcus, Enterococcus, Escherichia ve Pseudomonas bakteri türlerine karşı etkili olduğu gözlemlendi.
Kanser: Portekiz’in Lizbon kentinde yürütülen bir çalışma kekik özlerinin insanları kolon kanserlerinden koruyabileceğini ortaya koydu. Türkiye’deki araştırmacılar da, yabani kekiğin meme kanseri aktivitesi üzerindeki etkisini ve özellikle apoptoz veya hücre ölümü ve meme kanseri hücrelerindeki genle ilgili olayları nasıl etkilediğini inceledi ve yabani kekiğin meme kanseri hücrelerinde hücre ölümüne neden olduğunu buldular.
Mantar enfeksiyonu: İtalya Torino Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, kekik esansiyel yağının insan vücudundaki C. albicans mantarının yok edilmesini önemli ölçüde artırdığını buldular.
Yaygın cilt sorunları: Etiyopya’daki Addis Ababa Üniversitesi’nden bir ekip, egzama benzeri lezyonlar için yüzde 10 papatya özlü krem ve yüzde 3 kekik esansiyel yağı içeren mantar önleyici krem ile tedavi edilen kişilerin yüzde 66,5’inde tam iyileşme görülürken, plasebo kullananların yüzde 28,5’inde tam iyileşme görüldü. Papatya kremi için elde edilen sonuçlar plasebo için elde edilenlere benzerdi.
Akne: İngiltere’nin Leeds kentinden bilim insanları mür, kadife çiçeği ve kekik tentürlerinin akneye neden olan bakteri Propionibacterium acnes (P. acnes) üzerindeki etkilerini test etti. Kekiğin akne tedavisinde etkili olabileceğini buldular.Bu bitkinin antibakteriyel etkisinin, çoğu akne kreminde ve yıkamasında aktif bileşen olan benzoil peroksitin standart konsantrasyonlarından daha güçlü olduğunu bildirdiler.
Kekiğin genellikle “kekik yağı” olarak adlandırılan uçucu yağı, yüzde 20 ila yüzde 60 arasında timol içerir ve zararlı bakteri ve böcekleri hedef alabilir.
Kekik yağı “kullanım amaçları için genel olarak güvenli olarak kabul edilmektedir” şeklinde sınıflandırılır. Bununla birlikte, bir sağlık durumunun tedavisinde önemli bir değişiklik yapmayı planlayan herkes bunu öncelikle bir doktorla görüşmelidir.
Bu yazıda anlatılanlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için doktorunuzun önerileri çerçevesinde hareket ediniz.